GİRİŞ
Semahaneye sükûnet ve huzur hakimdir. Sol tarafta kırmızı renkli bir post, ortada semazenlerin oturacakları beyaz postlar, sağ tarafta ise mutrıbhane bulunmaktadır. Mutrıb ve semazenler sırayla kırmızı renkli posta selam vererek semahanedeki yerlerini alırlar. Bu sırada semazenlerin sol kolları sağ omuzlarını, sağ kolları sol omuzlarını tutar pozisyondadır. Buna niyaz vaziyeti denir. Bütün herkes yerini aldıktan sonra, Post-nişin semahaneye girer ve posta selam verdiğinde, mutrıb ve semazenler de selam verirler.

Post ile mutrıb arasında ve üzerine sadece “Hakikate varan yolu” bilen Postnişin’in basabileceği hayali bir çizgi vardır. Bu çizgiye Hatt-ı istiva denir. Postnişin bu çizgiden posta kadar yürür ve tekrar selam verilir. Postun kırmızı rengi “Tecellî” yi, Şeyh ise Hz. Mevlânâ’yı sembolize eder. Hatt-ı Istıva semahaneyi ikiye böler. Semahanenin sağ tarafı maddi alemi ve nüzül’ü (iniş, düşüş), sol tarafı ise manevi alemi ve uruç’u (yükseliş) remzetmektedir.

NAAT
Herkes yerini aldıktan sonra naathan tarafından naat’a başlanır. Naat, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e olan sevgi ve saygının ifade edildiği bir kaside türüdür. Şiir, Hz. Mevlana’ya, bestesi ise Itri’ye aittir. Rast makamında olan bu eser recitativo (konuşur gibi) tarzda okunur. Naat’i takiben, kudümden bir kaç darp duyulur. Bu darb Allah’ın “OL” emrinin sembolüdür.

NEY TAKSİMİ
Sonra Ney taksimi başlar. Neyzen rast makamından icra edilecek ayinin makamına bir geçiş yapar. Bu İsrafil’in “Sûr” u üflemesidir. Her şeye can veren nefesi simgeler.

PEŞREV
Ney taksiminden sonra, peşrev adı verilen, 28 zamanlı devrikebir usulünde ve okunacak ayinin makamında bestelenmiş saz eseri çalınmaya başlanır. Bu sırada Postnişin ve semazenler peşrevin ilk darbından sonra ellerini sertçe yere vurarak ayağa kalkarlar. Bu hareket Allah’ın “ol” emrinden sonra herşeyin “olduğu”nun sembolüdür. Aynı zamanda kabirden kalkmayı da sembolize etmektedir.

DEVR-İ VELEDÎ (SULTAN VELED DEVRİ)
Peşrev sırasında Postnişin ve semazenler semahaneyi üç kere yürürler. Bu yürüyüş maddi alemden manevi aleme yükselişi remzetmektedir. Bu üç tur sırasıyla, “ilm-el yakin, ayn-el yakin, ve hak-el yakin” denen, bilme, görme, olma mertebelerine işaret eder. Bu yürüyüş Hakikat yoluna önceden o yolu bilen bir rehber ile güvenle gidileceğini sembolize etmektedir. Devr-i Veledî sırasında kırmızı renkli postun önüne gelen postnişin veya semazenler karşılıklı olarak birbirlerine niyaz ederler. Bu, ruhun ruha, canın cana selamı şeklinde ifade edilir. Niyaz sırasında sağ ellerini de hırkalarının içinden kalplerine götürür ve ayak mühürlerler. Ayrıca Hatt-ı istıva geçilirken de niyaz edilir. Şeyhin posta geçmesi ile Devr-i Veledî biter. Kısa bir taksim ile ayin icrasına geçilir..

1.SELAM
Bu bölüm 8 yada 14 zamanlı usullerden bestelenmiş sözlü bir müzik eşliğinde gerçekleşir. Müzik başladığında semazenler üzerlerindeki siyah hırkayı çıkartırlar. Bu hakikate doğmayı remzeder. Niyaz vaziyetine giren semazen bir rakamını andırır. Bu Allah’ın birliğini sembolize etmektedir. Semazenbaşı Post’un karşısına geçerek, Postnişin’den “Sema’a destur almak” için niyaz eder. Bu niyaza Semazenler de katılır. Şeyhin destur vermesi ile semazenler sırayla Şeyh Efendi’nin elini öperler. O da onların sıkkelerini öperek semayı başlatır. Semada kollar iki yana açık ve sağ el yukarı sol el aşağı doğru durmaktadır. Gözler de kısık olarak sol elin baş parmağına bakmaktadır. Bu Hak’dan aldığını eşit olarak Halka dağıtmayı sembolize eder. Sema sırasında semazenler sağdan sola doğru her dönüşlerinde içlerinden “AL-LAH” demektedirler. Semazenlerin arasında, onların semahanede dolaşmalarını idare etmek üzere semazenbaşı dolaşır. Bu bölüm , tasavvufun Şeriat mertebesini; yani İnsanın bilgiyle hakikate doğarak, Yüce Yaradan’ı ve kendi kulluğu idrak etmesini remz eder. Selam sonlarında Postnişin, post önüne doğru ilerleyerek bazı dualar okur ve bir sonraki selamdaki sema için tekrar izin verdiğini belirtir. Postnişin, son semazenin de semaya katılması ile Semazenbaşı ile niyazlaşıp, postun gerisine çekilir.

2.SELAM
Müziğin aniden bitirilmesiyle 9 zamanlı evfer usulüyle bestelenmiş ikinci selama geçilir. Bu bölüm biraz daha ağırdır. Usulün farklı yapısından dolayı insanı düşünmeye zorlar. Semazenler de müziğe uyup ani olarak semayı bırakırlar ve niyaz vaziyetinde yüzleri semahanenin ortasına (kutuphane) bakacak şekilde ikişerli veya üçerli olarak omuz omuza gelip dururlar. Selam verdikten sonra birinci selamdaki gibi sırayla postnişin’in önünden geçerler ama bu sefer el öpmeden hemen semaya katılırlar. Bu bölüm tasavvufun Tarikat mertebesini; yani yaratılışdaki nizamı, azameti müşahade ederek, Allah’ın kudreti karşısında hayranlık duymayı remz eder.

3.SELAM
Bu Selamda üç farklı usul ve giderek hızlanan tempo vardır. İlk olarak 28 zamanlı devrikebir usulü, sonra 10 zamanlı aksak semai usulü ve son olarak 6 zamanlı yürüksemai usulü kullanılmıştır. 6 zamanlı bölümde tempo yavaş yavaş hızlandırılarak müzikteki tansiyon yükseltilir. Semazenler 2. selamda olduğu gibi semaya başlarlar. Burada Hakikat mertebesi; yani hayranlık ve minnet duygusunun aşka dönmesi ve aklın aşka kurban edilmesi remzedilir. Bu tam bir teslimiyettir, Allah’a vuslattır ve Sevgilide yok oluştur. Bu mertebe islamiyet haricindeki hemen bütün ezoterik öğretilerde en yüksek derece olarak ifade edilmektedir. Nirvana, Osiris gibi… Bu mertebe yok olmayı hedefler (Fenafillah). İslamiyetteki en yüksek derece ise, bir sonraki selamda varılacak olan kulluk makamıdır. Bu makam, nefsinde yok olup Allah ile var olmakdır (Bekabillah).

4.SELAM
Bu bölüm yine 9 zamanlı evfer usulüyle bestelenmiştir. Bir önceki selamdaki ritmin sarhoşluğundan bir anda insanı gerçeklerle başbaşa bırakırcasına çok ağır olarak icra edilir. Semazenler önceki selamlarda olduğu gibi semaya başlarlar. Ancak, Semazenler semahaneye yayıldıktan sonra önceki selamlarda olduğu gibi semahaneyi dönmezler, bulundukları yerde sema ederler. Bu selama postnişin ve semazenbaşı da katılırlar. Ancak, onlar hırkalarını çıkartmadan, sol eli ile hırkasının sağ tarafını bel hizasından, sağ eli ile de yakasından tutup ve yakasını hafifçe açarak sema ederler. Burada, İslamdaki en yüksek mertebe olan, marifet mertebesi yani; insanın manevi yolculuğunu tamamlayıp, kaderine razı olarak yaradılışdaki vazifesine, kulluğuna dönüşü remzedilmekte ve “Bütün mana mertebelerini bilsen de, ulaşsan da, asla kulluktan vaz geçme, en yüce makam ve mertebe kulluktur. Fakat bilenle bilmeyen bir değildir.” vurgulanmaktadır. Bu selamın bitiminde sazlar “Son Peşrev” (8 zamanlı) ve “Son Yürüksemai” (6 zamanlı) adı verilen saz eserlerini çalarlar. Saz eserleri 3. Selamın sonunda oluğu gibi coşkulu olarak sürerken, yürük semai bölümünün bitmesi ile beraber bir saz tarafından taksim yapılır. Bu taksim ile son mertebe olan kulluk makamının lezzetiyle coşmuş gönüller yavaş yavaş sakinleşmeye bırakılır. Postnişin’in posta dönmesi ile birlikte taksim biter ve Kur’an-ı Kerîm okunmaya başlanır.

KUR’AN-I KERİM
Kuran okunmaya başlanmasıyla beraber semazenler semayı bırakarak, diğer selamlarki gibi semahanenin kenarına çekilirler ve bulundukları yere otururlar. Kuran’ı bu şekilde dinlerken, içlerinden biri herkesin hırkasını giydirir. Kur’an-ı Kerim’den muhakkak surette “Maşrık da Allah’ındır, mağrib de. Hangi tarafa dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır. Çünkü Allah Vasî’dir, Âlim’dir.” mealindeki ayet okunur (Bakara-115).

NİYAZ
Kuran’ın bitiminden sonra Postnişin “Fatiha” der. Bu Fatiha Suresi gizli olarak okunduktan sonra ayağa kalkılır. Bazen, Semazenbaşı tarafından Mevlevi Gülbankı denilen özel bir farsça dua okunur. Bu duada, bütün peygamberlere, şehitlerimize ve bütün inanananlar ile, devletimizin selameti zikredilmektedir. Dua bitiminde tekrar fatiha okunur ve Gülbank Postnişin’in “Hû diyelim” sözüyle biter. Bütün mutrıb ve semazenler yüksek ve düz bir sesle “Hû” derler.

Sonra Postnişin semazenler ve mutrıb ile ayrı ayrı selamlaşır ve semahane yine Şeyh Postuna selam verilerek huzur, huşû ve sükûnet içinde terkedilir.